Blog

10 Mayıs 2017 Çarşamba


Dönüyoruz o eski şanlı günlere... İlgilenmeye vakit bulamadığım, ilgilenmediğim için pişman olduğumu fark ettiğim andan itibaren tekrar dönmeye karar verdim.

"Birkaç yeni düzenlemeyle birlikte, kaldığımız yerden devam."

29 Kasım 2016 Salı

      Neden ara veriyorum? Yazamadığım için mi, yazmak istemediğim için mi? Hiçbir fikrim yok. Aslında bazen oturuyorum başına alıyorum elime kağıdı kalemi deniyorum yazmadı, ufak tefek şeyler karaladıktan sonra yırtıp atıyorum. Sanıyorum artık eskiden olduğu gibi her yazdığımı yayınlamak istemiyorum, biraz daha seviyeyi arttırmayı amaçlıyorum. Başarıp başaramadığım konusuna ise siz karar verebilirsiniz diye düşünüyorum.
       İnsan neden yazmak istemez? Soruyu kendime ilk sorduğumda cevabımın çok net olacağını düşünüyordum fakat bir sürü cevap verdim kendimce; mesela yazmaya değecek bir şeyi olmayabilir, yazmayı sevmiyordur, nasıl yazacağını bilmiyordur, yazdığı şeylerin sonunu getirebileceğine inanmıyordur. Bu son seçenek bana genelde oluyor, onca yazdığım şeyi sonunu getiremediğim için bir çırpıda silip atıyorum. Neyse, söyledim ya bir sürü cevap verilebiliyor bu konuya, daha bunlar benim kendime verdiğim cevaplar sizlerin bunlardan farklı daha bir sürü cevabını olduğuna eminim. Yazmak istememe nedeninin bir nebzede olsa detayına indiğimize göre, bunun çözümünü nasıl bulabileceğimizin üzerinde durmak istiyorum.
      Aslında benim yazabilmem için, yaşadıklarımı, etkilendiğim şeyleri hatırlamam ya da yazmaya değer yeni şeylerin ortaya çıkması gerekiyor.Yani benim bu konudaki çözümlerim belli. 
     Bu yazıyı yazmamın asıl sebebini konuyu fazla uzatmadan söyleyeyim mi? Yazmaktan korkmayın, yazmaya çalışın elinize geçen her kağıdın kenarına köşesine boş bulduğunuz her yerine içinizden geçenleri yazın. Eminim hepimizin yaşadığı zor günler oluyor ve yine eminim hepimizin kurtulamadığı korkuları, sıkıntıları vardır. Size bunlardan kurtulma garantisi veremesem de bu üzerinizdeki yükün biraz olsun hafifleyecek olmasının garantisini verebilirim. 


                                              -sıkıntılarınızdan yazarak kurtulduğunuz her anın şerefine!-

12 Eylül 2016 Pazartesi



Yaşayacağımız her bayramın eski bayramları aratmayacak kadar güzel olması dileğiyle! 

11 Eylül 2016 Pazar

    Yazmıyorum uzun zamandır, aslında ne yazacağıma karar veremediğim için yazmıyordum. Pişmanlıklarımız üzerine mi yazayım keşkeler üzerine mi? Ya da keşke dediğimiz için çektiğimiz pişmanlık acılarından mı? 
Sonra düşündüm pişmanlık, keşke hepsi aynı kapıya çıkmıyor mu? Hepsi hayatımızın bir köşesinde bizi kıskıvrak yakalayıp hayatımızı yavaş yavaş bilinmeze sürüklemiyor mu? Git gide karanlığa çöküyoruz; yaptığımız hatalar, yaşadığımız pişmanlıklar, söylediğimiz keşkeler... Bizi bitiriyor, paramparça ediyor. İyide yok mu yahu bunun bir yolu?! Nasıl kurtulacağız bu bilinmezden, pişmanlıklardan, keşkelerden.....
Pozitif olmaya çalışıyorum pişmanlıklarımın hepsini pozitif yönden değerlendirmeye çalışıyorum. Pişmanlık işte pozitif nasıl bir tarafı olabilir ki diyorum içimden ama yinede devam ediyorum pozitif taraflarını görmeye. Klişeleşmiş olan bardağın boş değil dolu tarafını görmeye çalışıyorum. Pek işe yaradığı söylenemez aslında ama en azından çekilmez bir hal almasını engelliyorum. 
Zamanında yapmadığımız, geç kalınmış hamleler yani keşkeler... Bir nevi pişmanlıklar. Söyledim ya hepsi aynı aslında da neyse devam edelim. Geç kalınmış dediğim hamleleri ah zamanında yapmış olsak, geç kalınmış olmasa, her şeyin daha güzel olacağını bile bile yapmıyor olmamızda biraz bizim hatamız. Hayatın bize sunduğu seçenekler arasından biz kendimiz için kötü olanı seçmekte uzmanlaşmış durumdayız biliyorsunuz değil mi? Dost acı söyler... Gerçek bu, seviyoruz kendimizden vazgeçmeyi. Azıcık bakın çok değil sadece bir nebze bencil olabilsek her şeyin daha güzel olacağını bile bile yapmadım, bencil olamadım. Keşke olsaydım diyor muyum? Keşke deyip demediğimi bilmiyorum; demekten kaçıyor muyum inanın bunun hakkında da ufacık bir fikrim yok. Her neyse, unutun gitsin bunları. Yaptıklarımız ya da yapmadıklarımız için bir gün keşke diyeceğimiz gerçeğini göz ardı edemeyecek olsak da...
                                        
                                        -ya hiç keşke demeyelim ya da keşke diyecek şeyler yapmayalım!-

17 Ağustos 2016 Çarşamba

Ne yalan söyleyeyim PES 2017 harika olmuş, çok daha iyi geliyormuş gibi söylentileri duyduktan sonra FIFA 2017'yi çok daha fazla merak ediyordum. Resmi tanıtım videosu yayınlandı, bu ve bundan sonraki tanıtım videoları ile inceleyip karşılaştırma fırsatı bulabilir miyiz bilmiyorum ama, FIFA yine çok iyi bir iş çıkarmış diyebilirim. 




12 Ağustos 2016 Cuma

İlkokuldan beri gerek boş derslerde okul bahçesinde gerek beden eğitimi derslerinde spor salonunda yeri geldiğinde de halısahalarda elimizden geleni yapıp, terimizin son damlasına kadar koşturarak top oynadığımız Muhammed'in futbolu neden sevdiği konusuna gelelim;


Futbol.... 
Kimilerine göre sadece seyirden ibaretken kimilerine göre oynamaktan zevk alınan bir spor. Bazılarının milyon dolarlar döndürdüğü, bazılarının ise cebindeki sigara parasını belki de ekmek parasını verip mahallesindeki kıraathanede tuttuğu takımı, aşık olduğu renkleri izleyebilmektir.Bizde küçükken mahalle aralarında, toprak sahalarda çok top oynadık. Babamızın elinden tutup çok maç seyretmeye gittik. Halada oynamaya ve seyretmeye devam ediyoruz. Yeri geliyor tribünde yeri geliyor köşe başındaki o kıraathanede takımımız için sesimiz kısılana kadar bağırıp destek olmaya çalışıyoruz. Kazandığımızda deli gibi mutlu olurken kaybettiğimizde içimizdeki o kötü hissi tarif bile edemem.Futbol size ne katıyor diyorlar, oyuncular o kadar para alırken kendinizi niye üzüyorsunuz diyorlar fakat hiçbiri futbolun sadece bir spordan çok daha fazlası olduğunu bilmiyor. Biz futbolda kendimizi kaybediyoruz, en basit mahalle arasında oynadığımız maçlarda bile ruhumuzu ortaya koyuyoruz. Simon Kuper'in bir sözü "Futbol asla sadece futbol değildir." evet bizim içinde asla sadece futbol değil, bir tutkudan ibarettir.
                                                                                          

                                                                                                            Muhammed Ali Yenidinç

11 Ağustos 2016 Perşembe

     İzlemeyen kimsenin kaldığını düşünmüyorum fakat bu dizinin öneriler arasında olması şart! Breakin Bad..... 
     Basit hayatı olan, lisede bir kimya öğretmeni. Bir çocuğunun ve hamile eşinin geçimini sağlayabilmek adına fazladan oto yıkamacıda çalışan kimyaya aşık bu adamın kanser olduğunu öğrenmesi ile olaylar kopmaya başlıyor. Kısa bir süre sonra öleceği ortaya çıkan Walter White ailesine para bırakabilmek adına bir şeyler yapması gerektiğini düşünür. Eşinin kardeşinin kocası narkotikte çalışan Walter bir şekilde metamfetamin adındaki uyuşturucu işinde çok para olduğunu öğrenir. Narkotikle birlikte sırf laboratuvarları görmek için çıktığı bir operasyon sırasında öğretmenlik yaptığı lisedeki eski öğrencilerden bir tanesinin bu iş içerisinde olduğunu öğrenir ve onunla çalışmaya karar verir. Bir şekilde onu ortak olmaya ikna eder ve "pişirmek" denilen metamfetamin üretimine başlarlar. Sonrasında neler olabileceğini tahmin bile edemeyeceğiniz bu dizide, oyunculukların da üst düzey olduğunu düşünürsek izlememek, izledikten sonra çevrenize önermemek mümkün değil. Hangi diziye başlasam diye düşünüyorsanız ve eğer hala izlemediyseniz bir dakika bile düşünmeyin derim yeterinca vakit kaybetmişsiniz.